SORU SORMAK...
Büyük bir bilim adamına, yetişmesindeki en büyük
etkenlerin neler olduğunu sormuşlar. Bilim adamı, Annem," demiş. "Annem, okuldan
döndüğüm her gün, 'Bugün güzel bir soru sordun mu?' derdi. Beni yetiştiren en
önemli etken budur."
Soru sormak zekanın işlerliğidir. Eğer soru sormayı durdurursanız, soru sormaya
izin vermezseniz o ortamda zeka islerlik kazanamaz, kişilik gelişemez. Sorusu
olmayan, hep yanıtı olan bir kültür geri kalmış kültürdür.
Çocuklar çok soru sorarlar. 3-4 yaşından başlayarak bıktırıncaya kadar soru
sorarlar. Dünyayı keşfetmek, olan biteni anlamak canlı algılarının hedefidir.
Algılarıyla zenginlesen dikkatleri belleklerini oluşturur, sonra da, "Neden
öyle olmuş?", "Bu niçin böyle?" diye muhakeme temelini ararlar. Onları
yanıtlamazsanız, araştırmazsanız, susturursanız, durdurursanız bir süre sonra
gerçekten susarlar, susmanın rahat etmek olduğunu öğrenirler.
Siz rahat edersiniz, çocuğun zekası da engellenmeyi öğrenir.
Soru sormak basit bir zihinsel işlem değildir. Soru sormak;
1- Cesaret
2- Merak
3- Kararlılık
4- Sonucu göğüsleyen bir direnç gerektirir.
Eğer bütün bunlara sahip değilseniz, soru soramazsınız,yapacağınız iş de
yanıtları dinlemek olur.
Bizler neleri merak ederiz, sorarız?
Bilgisayarların yeni bulunduğu döneme ilişkin bir anekdot vardı:
Bütün milletlerin temsilcileri bilgisayarın karsısına geçmişler, soru
soruyorlar. Bilgisayar da kısa ve yoğun bir işlemden sonra soruyu yanıtlıyor.
Bizim temsilcimize sıra gelince sorusunu soruyor:
"Ne var, ne yok?" Bilgisayardan bir süre işlem yapıldığına ilişkin sesler
geliyor ama bir türlü yanıt gelmiyor,
sonunda elektrik şerareleri ve dumanlar içinde kalan gereç iflas bayrağını
çekiyor.
Gerçekten, ne demektir. "Ne var, ne yok?" Bu aslında bir soru değildir, bir
dolgu konuşmadır. Karsılaştığımız zaman birbirimize sorduğumuz soruların çoğu da
basmakalıptır ve anlamsızdır. Ne yapıyorsun? (Anlamsız bir sorudur, soruyu soran
karsısındakinin ne yaptığını çok iyi bilmektedir).
Nasıl gidiyor? (bu sorunun da belirgin bir hedefi yoktur, öyle laf olsun diye
sorulmuştur, karsısındaki de belirsiz bir el işareti yaparak "ne olsun" gibi,
"idare eder" gibi doğru yanıtlar verir.
İşler ne alemde? (Bu soruyla da hangi islerin kastedildiği belli değildir, öyle
sorulmuştur. Yanıt da ayni yüzeysellikte olur). Sorduğumuz sorular genel olarak
kişiseldir ya da kişilerin özel hayatlarına duyulan merakin ürünüdür. Birisiyle
karşılaşıldığı zaman sorulan "Nerelisin?" "Kimlerdensin?", "Ne is yaparsın?",
"Nerede oturuyorsun?", "Evli misin?",
"Çocuk var mi?", "Çocuklar iyi okuyor mu?" gibi soruların tümü de güvenlik
soruşturmasıdır. Bu sorularla karsısındakinin güvenilir olup olmadığı
araştırılır. Çevreyle ilgili sorular da kişilerin ne yapıp yapmadığı, ne alıp
almadığı, nerelere sahip olduğu türünden dedikodu sınıfına giren merak
sorularıdır. Çocuklara sorulan sorular da sığlığın ve çocuklara değer vermemenin
göstergesi değil midir?
-Anneni mi seviyorsun, babanı mi?
-Bizim çocuğumuz olur musun?
-Kazağını bana verir misin?
Çocuk biraz büyükse "okulu ve dersleri" sorulur. Bu soru tipleri gerçekte
"soran bir ilgi"yi göstermez. Bilimle, kültürle, sanatla ilgili merak soruları
ancak bu konularla gerçekten ilgili olanların bir bölümünde görülür. O
Çevrelerin de önemli bir bölümünün soruları değil, başkalarına aktarılması
gereken yanıtları vardır.
Soru sormayı eğitiminize koyabildiğiniz zaman eğitiminiz başlamış olacaktır.
Soru sormayı kültürünüze sindirdiğiniz zaman uygarlık yoluna girmiş
olacaksınız.
İyi bir sorunuz var mi?
|